Mide ekşimesi veya mide yanması, genellikle çeşitli sindirim problemlerini tanımlamak için kullanılsa da, aslında gastroözofageal reflü hastalığının bir belirtisidir. Basitçe mide asitlerinin mideden yemek borusuna geri akması olarak açıklanabilir.
Gastroözofageal Reflü Hastalığı, toplumun yaklaşık %44’ünü etkileyen ve alt özofagus sfinkterindeki (yemek borusu ile mide arasında yer alan) bir değişikliğin sonucu olan ve mide materyalinin yemek borusuna geri kaçmasına veya geri akışına neden olan, sürekli tahrişe neden olan, çok yaygın bir patolojidir. Bu durum zamanla devam ettiğinde, Barrett’s özofagusu olarak bilinen bir durum olan yemek borusu seviyesinde malign dejenerasyon olasılığı vardır.
Mide ekşimesi, göğüs bölgesinde boyun ve boğaza kadar gidebilen güçlü bir yanma hissi olarak tanımlanır. İnsanların önemli bir kısmı ayda en az bir kez bu yanma hissinden muzdariptir. Hastalığın diğer semptomları arasında;
Yemek yediğinizde yemek, yemek borusu adı verilen bir tüp vasıtasıyla ağzınızdan midenize geçer. Yemek borusunun alt ucunda, alt yemek borusu sfinkteri (LES) adı verilen küçük bir kas halkası bulunur. Alt özofagus sfinkteri, yiyeceklerin mideye geçmesine izin veren tek yönlü bir valf (kapak) görevi görür.
Gastroözofageal reflüyü tetikleyen durumları genel olarak şu şekilde sıralamak mümkün;
Gastroözofageal reflü genellikle üç aşamalı adımda tedavi edilir:
Bu semptomların sıklığını ve şiddetini azaltan bir dizi diyet önlemi vardır:
Bu yaşam tarzı değişikliklerinden sonra semptomlar devam ederse, ilaç tedavisi gerekebilir. Antasitler mide asitlerini nötralize eder ve H2 reseptör blokerleri veya proton pompa inhibitörleri, üretilen mide asidi miktarını azaltarak yemek borusu üzerindeki zararlı etkisini önler.
Genel olarak, farmakolojik tedavi başlangıçta iyi tolere edilir, ancak uzun vadede kronik ilaç tedavisini ve yaşam kalitesinde kötüleşme ile sonuçlanır.
Yaşam tarzı değişikliklerine iyi yanıt vermeyen veya semptomlarını kontrol altına almak için sürekli olarak ilaca ihtiyaç duyan hastaların, durumlarıyla uzun vadede başa çıkmayı öğrenmeleri gerekecek veya cerrahi bir prosedür geçirebilirler. Laparoskopik Nissen Cerrahisi olarak bilinen antireflü cerrahisi, gastroözofageal reflü tedavisinde çok etkilidir ve ayakta tedavi yönetimi, onu gastroözofageal reflü hastalığının (GERD) tedavisi için en iyi alternatif haline getirmiştir.
Nissen Cerrahisi yada Anti-Reflü Cerrahisi, yemek borusunun alt ucunu midenin üst kısmı ile manşet şeklinde sararak yemek borusu ile mide arasında bulunan “valfin” takviye edilmesinden oluşan bir işlemdir. Bu prosedür geleneksel şekilde ve laparoskopik olarak yapılabilir.
Laparoskopik Nissen cerrahisinin avantajları:
Laparoskopik Nissen Cerrahisi, gastroözofageal reflü hastalığının cerrahi tedavisi için en iyi alternatif olarak kabul edilir ve geleneksel yatışla yapılanla aynı etkinliğe sahiptir, ancak hasta ve sağlık sistemi için daha büyük tıbbi, sosyal ve finansal avantajlara sahiptir.
Reflü ameliyatı daha düşük morbidite ve mortalite oranı sunan açık (geleneksel) cerrahiden daha güvenlidir. Elbette cerrahların güvenli ayakta cerrahinin hedeflerini karşılamak için yeterli deneyimde olması önemlidir.
Nissen (Anti-Reflü) Cerrahisi Öncesi
Anti-reflü Ameliyatı olması gereken tüm hastalar aşağıdaki ameliyat öncesi çalışmalardan geçmelidir:
Anti-Reflü Ameliyatı Laparoskopik Olarak Yapılamıyorsa…
Az sayıda hastada, organları etkili ve güvenli bir şekilde görme veya kullanma zorluğu nedeniyle laparoskopik işlem yapılamamaktadır. Açık cerrahiye geçiş riskini artırabilecek faktörler arasında;
Açık bir işlem yapma kararı, ameliyatın öncesinde veya sırasında cerrahın takdirine bağlı olarak belirlenir. Cerrah, laparoskopik cerrahiyi açık cerrahiye dönüştürmenin en güvenli yol olduğuna karar verdiğinde, bu bir komplikasyon olarak değil, daha çok iyi bir cerrahi karar olarak düşünülmelidir. Bu karar kesinlikle hasta güvenliğine dayanmaktadır.
Klinik çalışmalar, laparoskopik anti-reflü cerrahisi geçiren hastaların büyük çoğunluğunun semptomsuz olduğunu veya gastroözofageal reflü semptomlarında önemli derecede iyileşme olduğunu göstermiştir. Uzun vadeli yan etkiler genellikle nadirdir.
Bazı hastalar ameliyattan hemen sonra yiyecekleri yutmada geçici zorluk yaşarlar, bu genellikle ameliyattan bir ila üç ay sonra düzelir.
Bu ameliyattan sonra gaz çıkarma veya kusma yeteneğinin geçici olarak sınırlanması mümkündür.
Bazen, hastanın yemek borusunu genişletmek için özel bir prosedür (endoskopik dilatasyon) veya nadirende olsa yeni bir operasyon gerekebilir.
Laparoskopik Nissen ameliyatı büyük bir sıkıntı genelde yaratmaz, hasta ameliyat gününden itibaren özgürce yürüyebilir ve hareket edebilir. Dışarı çıkabilir, merdiven çıkabilir ve ölçülü olarak aktif olabilirsiniz.
Çoğu hasta, ayaktan laparoskopik prosedürden sonra 7-8 gün içinde işine dönebilir. İdari veya masa başı işleri olan hastalar genellikle birkaç gün içinde geri dönerken, manuel işleri veya ağır kaldırma işleri olanlar biraz daha uzun sürebilir
Açık cerrahi geçiren hastalar üç ila dört hafta sonra normal aktivitelerine dönerler.